Yazar: admin

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak ülkelerin birinde çocukların gitmekten çok hoşlandığı bir şekerci dükkanı varmış. Bu şekerci dükkanında kırmızı, beyaz, sarı, kahverengi, yeşil kısacası rengarenk şekerler varmış. Çocuklar gelir, bu şekerleri alarak yer ve mutlu olurlarmış. Çocukların bilmedikleri şey ise aslında bu şekerlerin canlı olduğuymuş. Üretildikleri günden itibaren canlanıyor ve bir çocuğun kendilerini yediği günü heyecanla bekliyorlarmış. Dükkandaki neredeyse bütün şekerler çok mutluymuş. Neredeyse hepsi denmesinin nedeni ise yeşil renkli şekerlerin mutsuzluğuymuş. Küçük Efe’nin elinden tutan annesi onu hayatında ilk kez şekerci dükkanına götürmüş. “Yavrucuğum buradaki şekerlerden istediklerini seç.” diye onun dükkanda dolaşmaya başlamasına izin vermiş. Küçük Efe…

Devamını Oku

Afrika’nın balta girmemiş ormanlarının el değmemiş bozkırlarının olduğu yerde bir aslan sürüsü varmış. Sürünün en yaşlısı olan aslan artık hızlı koşamıyor ve avlanamıyormuş. Çok yaşlandığının farkında olan yaşlı aslan sürüye yük olmamak için bir tepenin üzerine çıkmış ve orada artık yalnız başına kalıyormuş. Genç aslanlar yiyecek getirirse yiyor, getirmezlerse de aç kalıyormuş. Onun avlanmaya çıkamıyor olması gibi çok yaşlanmış olması da yavru aslanlar için alay konusu olmasına neden olmuş. Yaşlı aslan kendi gençliğini düşünüyor ve kendisinin de onlar gibi düşüncesizlik ettiğini hatırlıyormuş. Bunun için de yavru aslanlara hiç kızmıyormuş. Yavrularının karınlarını doyurmak isteyen anne ve baba aslanların avlanmaya çıktıkları bir…

Devamını Oku

Çok eski zamanlarda sık ağaçların olduğu ve kışların çok sert geçtiği bir ülke varmış. Bu ülkede bulunan ayılar her kış geldiğinde uykuya dalar ilkbahar geldiğinde ise kış uykularından uyanırlarmış. Bu şekilde kış mevsiminde yiyecek bulamadıkları için aç kalmaz ve hayatları tehlikeye girmezmiş. Üç küçük yavrusu olan anne ayı her kış geldiğinde kış uykusuna yatmaları gerektiğini yavrularına anlatıyormuş. “Şimdi yaz yiyecek bulmak kolay ama kışın böyle kolay olmayacak. Ayrıca hava da çok soğuk olacak şimdi iyi beslenmeli ve zamanı geldiğinde de benimle birlikte uykuya dalmalısınız.” diyormuş. Yavrulardan ikisi annelerinin sözlerini dikkatle dinlerken içlerinden birisi ise annesinin bu sözlerinden hiç hoşlanmamış. O…

Devamını Oku

Küçük bir derenin içinde bir sürü kurbağa yaşıyormuş. Bu kurbağalar neşe içinde eğleniyor ve zamanlarını keyifle geçiriyorlarmış. Günleri bu şekilde eğlence ile geçen kurbağalardan yaşlı olanlarının dikkatini derenin suyunun gün geçtikçe azalıyor olması çekmiş. Hemen bu durumdan diğer kurbağaların da haberdar olması için bir toplantı düzenlemişler. Toplantıya gelen kurbağalara durumu anlatmışlar ve artık derenin bu kısmında yaşamanın mümkün olmadığını anlatmışlar. “Toplanmalı ve hep birlikte derenin yoğun olarak aktığı yere gitmeliyiz.” diye düşüncelerini söylemişler. Genç kurbağalar yaşlı kurbağaların bu sözlerine hak vermişler ve hemen hazırlık yapmaya başlamışlar. Aralarında tek hazırlık yapmayan ise tembelliği ile ünlü olan kurbağaymış. Tembel kurbağa yaşlı kurbağaların…

Devamını Oku

Baloncunun elinde onlarca renkli uçan balonlar varmış. Rengarenk olan bu uçan balonların en büyük hayalleri ise onları çok sevecek bir çocuk tarafından alınmakmış. Mavi uçan balonun hayali ise diğerlerinden farklıymış. “Benim yerim gökyüzü. Rengimden de anlaşılıyor zaten fark etmiyor musunuz? Ben kaçacağım ve özgürlüğüme kavuşacağım.” diyormuş. Diğer balonlar ise onun bu isteğini biraz anlamsız biraz da imkansız buluyorlarmış. Nasıl özgür olabilirmiş ki ipleri baloncunun eline bağlıymış. Aynı şekilde satıldıklarında da ipleri alan çocuğunu bileğine bağlanıyormuş ve kaçmaları imkansız oluyormuş. Daha önce bu hayali kuran uçan balonların yaşadıkları hayal kırıklıkları ve havalarının sönerek artık yaşamdan kopmaları ise akıllardan hiç çıkmıyormuş. Daha…

Devamını Oku

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ülkenin birinde Gözde adında güzeller güzeli bir küçük kız yaşarmış. Gözde’nin elma yanakları, kiraz dudakları, beyaz teni ve iri kocaman kahverengi gözleri varmış. Gözde güzel olduğu kadar çok da hareketli bir çocukmuş. Henüz 4 yaşında olan Gözde biraz da yaramazmış. Parka gitmeyi, kaydıraktan kaymayı, salıncakta sallanmayı çok seviyormuş. Evlerinin bahçesinde de koşturuyor ve eğlenceli zamanlar geçiriyormuş. Sürekli hareket halinde olan yaramaz Gözde biraz da sakarmış. Bundan dolayı da sürekli olarak dizlerini, dirseklerini çiziyormuş. Annesi ona sürekli olarak bakıyor, yaralarını sarıyormuş. Ayrıca Gözde’ye dikkatli olması için öğütler veriyormuş. Yaşı henüz çok küçük olan Gözde ise…

Devamını Oku

Yemyeşil kırların, ormanların ve bu ormanlarda yaşayanların mutlu mesut olduğu bir ülke varmış. Bu ülkede bir de ormanın kıyısından akan bir dere varmış. Dere yaşamın kaynağı suyu taşımaktan çok mutluymuş. Mutlu olduğu bir diğer şey ise içinde balıkların, kurbağaların yaşamasıymış. Onlara ev sahipliği yapıyor ve her zaman rahatça yüzmeleri için hiç durmadan akıyormuş. Dere böyle neşe içinde akarken bir yandan da şarkılar söylüyor, mutluluğunun bütün doğaya yayılmasını sağlıyormuş. Ama derenin kaynağının oraya yapılan bir baraj tüm mutluluğunun bitmesine neden olmuş. Barajın yapımı ilerledikçe dereye gelen su miktarı azalmış. Artık şarkı söylemeye gücü yokmuş. Ayrıca suyu azaldığı için balıklar, kurbağalar da…

Devamını Oku

Minik Ezgi çok tatlı ve çok akıllı bir çocukmuş. Ama Ezgi’nin tek bir kusuru varmış ve banyo yapmayı hiç sevmiyormuş. Annesi ne yaparsa yapsın her banyosu zor oluyor ve Ezgi çok ağlıyormuş. Onun banyo yapmamayı sevmemesi annesi kadar banyo sabun köpüklerini de çok üzüyormuş. Köpükler Ezgi’nin banyoyu sevmemesini çok anlamsız buluyorlarmış. Oysa banyo yapmak çok eğlenceliymiş. Bir baksa kendilerine ne kadar eğlendiklerini görebileceklermiş. Zaten Ezgi banyo yapmasa onlar nasıl oluşabilir ve dans ederek eğlenebilirlermiş ki? Her banyo zamanı Ezgi’nin annesi küveti ve suyu köpükle dolduruyormuş. İşte köpüklerin eğlence zamanları başlıyormuş. Kol kola giriyor, dans ediyor ve zıplıyorlarmış. Ayrıca hep birlikte…

Devamını Oku

Uzak diyarların birinde sonbahar geldiğinde bir çiftçi tarlasını sürmüş ve buğday tohumlarını tarlasına ekmiş. Bütün tarlayı sürdükten ve tohumları ektikten sonra sulamış ve işini bitirmenin rahatlığı ile evine dönmüş. Günler günleri kovalamış ve toprağın altında olan buğday taneleri yavaş yavaş filizlenmeye başlamışlar. Hepsi ilkbaharın gelmesini sabırsızlıkla bekliyorlarmış. İlkbahar geldiğinde hep birlikte toprağın üstüne filizlerini çıkartacak ve büyüyeceklermiş. Neredeyse bütün buğdaylar ilkbaharın gelmesini sabırla beklerken içlerinden birisi ise beklemek istemiyormuş. Hemen yanında olan diğer tohumlara: “Ben beklemekten sıkıldım. Toprağın üzerine çıkmak, filizlenmek ve yeryüzünü görmek istiyorum.” diyormuş. Arkadaşları ise: “Olmaz şimdi çıkarsak yaşamamız mümkün değil hava çok soğuk. İlkbaharın gelmesini beklememiz…

Devamını Oku

İçinde rengarenk balıkların yaşadığı bir akvaryum varmış. Sahibi akvaryumu sürekli temizliyor, balıklarını hiç aç bırakmıyormuş. Ama akvaryumda yaşayan balıkların bir hayali varmış. Her gün sürekli yüzüyor ve ileri gitmeye çalışıyorlarmış ama her defasında akvaryumun camlarına çarpıyor ve yaralanıyorlarmış. Balıklar kendi aralarında konuşuyor ve kaçma planları yapma çalışıyorlarmış. Yaptıkları her plan ise onların suyun dışında nefes alamıyor olması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanıyormuş. Onların bu çaresiz hallerini uzaktan izleyen ise evin sevimli köpeği Fino’ymuş. Fino onları izliyor ve kaçmaya çalışmalarına bir türlü anlam veremiyormuş. Bir gün dayanamamış ve yanlarına giderek: “Siz neden kaçmaya çalışıyorsunuz? Bakın akvaryumunuz temiz, karnınız da doyuyor daha ne istiyorsunuz?”…

Devamını Oku